Hormon Sekresyonu ve Taşınması
- sspsyonetim
- 19 Tem 2024
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 14 Kas
Hormonların salgılanma biçimleri sabit değildir; aksine fizyolojik gereksinimlere göre dalgalanır. Bu nedenle kan dolaşımındaki hormon düzeyleri gün boyunca, aylar içinde veya belli uyaranlarla sürekli değişim gösterir. Endokrin sistemin dinamik karakteri, hormonal yanıtların hem zamanlamasını hem de büyüklüğünü belirleyen temel mekanizmadır.
Nöral uyarı. Bazı endokrin bezler doğrudan sinir lifleri aracılığıyla uyarılır. Vander’ın örneklediği gibi stres anında sempatik sinir sistemi adrenal medullayı aktive eder; bu durum epinefrin ve norepinefrinin saniyeler içinde kana salınmasını sağlar. Bu hızlı yanıt, katekolaminlerin sinir sistemiyle yakın bağlantılı olmasının doğal bir sonucudur.

GÖRSEL Adrenal medullanın uyarılması
Benzer şekilde doğum sırasında uterustaki gerilimi algılayan duyu sinirleri hipotalamusa sinyal iletir. Hipotalamus bunun üzerine arka hipofizi uyarır ve oksitosin salınımını başlatır. Oksitosin, uterin kasların ritmik kasılmalarını artırarak doğum sürecinin ilerlemesine katkı sağlar.
Hormonal uyarı. Endokrin sistemde bir hormonun başka bir bezi uyarması da sık görülen bir mekanizmadır. Hipotalamusun ön hipofiz üzerine etkisi bu düzenlemenin en bilinen örneğidir. Ön hipofizden salınan hormonların önemli bir kısmı tropik hormonlar olup tiroid, adrenal korteks veya gonadlar gibi diğer bezleri doğrudan uyararak sekresyonu kontrol eder.

GÖRSEL Tiroid sekresyonunun kontrolü
Bu hiyerarşik yapı sayesinde küçük bir hormon salınımı, zincirleme bir etki yaratarak çok daha büyük fizyolojik yanıtların ortaya çıkmasına neden olabilir. Bu düzenleme, homeostazın dengeli ve sürdürülebilir bir biçimde sağlanmasına olanak tanır.
Humoral uyarı. Kan bileşimindeki değişikliklere bağlı olarak gerçekleşen uyarılara humoral uyarı denir. Kan glukoz düzeyinin yükselmesi pankreas beta hücrelerini aktive ederek insülin salınımını artırır. Benzer şekilde düşük kan kalsiyum seviyeleri paratiroid bezlerini uyararak PTH üretimini yükseltir. Bu mekanizma, hormon salınımının doğrudan kan kimyasına duyarlı olduğunun açık bir göstergesidir.

GÖRSEL Glukoz ve insülin ilişkisi
Peptid hormonlar genellikle veziküllerde depolanır ve uygun uyarıyla ekzositozla kana salınır. Steroid hormonlar ise depolanamaz; lipofilik oldukları için üretildikleri anda plazma membrandan rahatça difüze olurlar. Tiroid hormonları ise tiroid foliküllerinde kolloid içinde depolanabilen istisnai bir yapıya sahiptir.
Hormonların Taşınması
Peptid hormonlar suda çözünür yapıları sayesinde dolaşımda serbest hâlde taşınabilir. Steroid ve tiroid hormonları ise lipofilik özellikleri nedeniyle kanda çözünmez ve mutlaka taşıyıcı proteinlere ihtiyaç duyar. Vander’ın belirttiği gibi albumin ve globulinler bu taşımanın büyük kısmını üstlenir.
Bir hormon taşıyıcı proteine bağlıyken aktif değildir. Serbest forma geçtiğinde endotelden dokuya doğru difüze olabilir ve reseptörüne bağlanarak hücresel yanıt oluşturur. Bu nedenle fizyolojik olarak önemli olan hormon havuzu, her zaman serbest hormon fraksiyonudur.

GÖRSEL Bağlı hormon (inaktif)
Taşıyıcı proteinler hormonları yalnızca taşımakla kalmaz; onları plazmadaki enzimatik yıkımdan ve böbrek filtrasyonundan korur. Bu koruyucu özellik nedeniyle bağlı hormonların yarılanma ömrü oldukça uzundur. Serbest hormonların ise dakikalar içinde temizlendiği bilinir; bu yüzden etkileri daha kısa sürelidir.
Katekolaminlerin yaklaşık %50’si albumine bağlı olarak dolaşır ancak hidrofílik yapıları nedeniyle bağlı fraksiyonun fizyolojik rolü sınırlıdır. Sekresyon sonrası konsantrasyonları hızla düşer ve yarılanma ömürleri yalnızca birkaç dakikadır.

GÖRSEL Kanda peptid ve steroid hormon
Steroid hormonların ise yaklaşık %99’u albumin veya spesifik globulinlere bağlıdır. Örneğin kortizol yüksek oranda bağlı taşınır ve 60–90 dakikalık bir yarılanma ömrüne sahiptir. Aldosteronun bağlanma oranı daha düşüktür ve bu nedenle plazma yarılanma süresi daha kısadır.
Hormonların dolaşıma salınması fizyolojik düzenlemenin yalnızca bir bölümüdür; asıl belirleyici olan, hedef hücrelerin bu sinyalleri nasıl algıladığıdır. Serbest hormon reseptörüne ulaşıp bağlandığında hücresel yanıt başlar. Bir sonraki bölümde hormon reseptörlerini, sinyal iletim yollarını ve bu yanıtların nasıl şekillendiğini ayrıntılı biçimde inceleyeceğiz.
Sonuç olarak,
Konuya ilişkin bilginizi tamamlamak ve kendinize seviye atlatmak için önceki ve sonraki yazılara göz atmayı ihmal etmeyin. Linklere aşağıdan ulaşabilirsiniz.
SSPS - level up yourself
Bu ve sitemizde yer alan diğer yazılar SSPS spor ve sağlık bilimleri kütüphanesi kaynakları kullanılarak hazırlanmıştır.



