Ağrı, sinir sisteminin organizmayı tehdit eden uyaranlara karşı oluşturduğu bütüncül bir yanıttır. Bu yanıt yalnızca fiziksel bir duyum değil; bilişsel, duygusal ve davranışsal öğelerin birleştiği kompleks bir deneyimdir. Ağrının öğrenilebilir ve şekillenebilir olması, onu nöroplastisiteyle doğrudan ilişkilendirir.
Bu öğrenilebilirlik ilk olarak nosiseptör düzeyinde başlar. Kimyasal (örneğin bradikinin, prostaglandin), mekanik ve termal uyaranlar nosiseptörleri uyarır. Bu uyaranlar, TRP kanalları gibi iyon kanalları üzerinden depolarizasyon başlatır.

GÖRSEL Nosiseptör yapısındaki reseptörler
Uyarı eşiği aşıldığında voltaj kapılı sodyum kanalları aktive olur ve aksiyon potansiyeli oluşur. A-delta ve C tipi afferent lifler bu sinyali farklı hız ve karakterde taşır. A-delta lifleri miyelinli ve hızlıdır; C lifleri miyelinsiz, yavaş ama uzun etkilidir.
İletim hızlarındaki fark, ağrının keskin ya da yanıcı ve uzun süreli hissedilmesini belirler. Bu da tehdidin türüne göre farklı davranışsal tepkilerin oluşmasını sağlar. Örneğin ani bir batmada hızlı çekilme, C lifleriyle gelen ağrıda ise rahatsızlık daha uzun sürer.

GÖRSEL A ve C tipi liflerin iletim farkı
A-delta lifleri sinaptik bölgede glutamat salgılar. Glutamat hızlı ve kısa süreli eksitatör etki oluşturur. Buna karşın C lifleri madde P gibi nöropeptitleri serbest bırakır, dorsal boynuzda plastisiteyi tetikleyebilir. Sürekli uyarı altında kalan sinapslar daha duyarlı hâle gelir. Bu, ağrının kalıcılığında rol oynayan temel mekanizmalardan biridir.
Spinal kordun dorsal boynuzuna gelen sinyal, ikinci nörona aktarılır ve karşı tarafa çapraz yaparak spinotalamik traktusta yükselir. Bu yol talamusa ulaşarak bilgiyi kortekse aktarır. Böylece ağrı, bilinçli düzeyde algılanır.
Talamus ağrının yerini, süresini ve şiddetini algılayan ilk merkezi noktadır. Korteksin farklı alanları (somatosensör, prefrontal, anterior singulat) ağrının duygusal ve dikkat bileşenlerini düzenler. Bu nedenle aynı uyarı farklı bireylerde farklı şekilde algılanabilir.

GÖRSEL Ağrı sinyallerinin iletim yolları
Ağrı yukarıdan aşağıya sinirsel yollarla baskılanabilir. Bu sistem beyin sapındaki PAG alanı ile başlar. PAG’dan çıkan sinyaller medullada konumlanmış olan RVM aracılığıyla spinal kordda ağrı iletimini baskılar.
Bu baskılamada serotonin, noradrenalin, endorfin ve enkefalin gibi nörotransmitterler görev alır. Enkefalin, presinaptik inhibisyon oluşturarak nörotransmitter salımını azaltır. Endorfin ise opioid reseptörlerine bağlanarak iletimi hem pre- hem postsinaptik düzeyde baskılar.

GÖRSEL Endojen opioid sistemin işleyişi
Bu sistem, egzersiz sonrası azalan ağrı hissi veya stres anında ağrının fark edilmemesi gibi durumları açıklar. Aynı zamanda manuel terapi, akupunktur ve egzersizin analjezik etkilerinde de bu mekanizma rol oynar. Dolayısıyla ağrı yalnızca hissedilmez; aktif olarak düzenlenebilir.
Ancak bu sistemin uzun süreli aktive edilmesi spinal düzeyde yapısal değişikliklere yol açabilir. Bu süreç santral sensitizasyon olarak adlandırılır. NMDA reseptörleri aracılığıyla nöronal eşiğin düşmesi, ağrının kalıcılığına zemin hazırlar.

GÖRSEL NMDA ile nöronal eşiğin düşmesi
Santral sensitizasyon sonucunda allodini ve hiperaljezi gelişebilir. Ağrı artık yalnızca çevresel bir tehdide değil, sistem içi bozulmaya da yanıt hâline gelir. Bu da ağrının fizyolojik değil, aynı zamanda davranışsal ve bilişsel bir süreç olarak kalıcılık kazanmasına neden olur.
Ağrı fizyolojisi yalnızca bir refleks zinciri değil; sinaptik, nörokimyasal ve davranışsal katmanları olan bir sistemdir. Mikro düzeydeki mekanizmaları anlayan bir birey, ağrının yalnızca şiddetine değil, şekline ve sürdürücüsüne de dikkat eder. Ağrıyı anlamak, onu tanımlamaktan çok, yönetebilmeyi mümkün kılar.
Sonuç olarak,
Konuya ilişkin bilginizi tamamlamak ve kendinize seviye atlatmak için önceki ve sonraki yazılara göz atmayı ihmal etmeyin. Linklere aşağıdan ulaşabilirsiniz.
SSPS - level up yourself
Bu ve sitemizde yer alan diğer yazılar SSPS spor ve sağlık bilimleri kütüphanesi kaynakları kullanılarak hazırlanmıştır.