Bu yazımızın konusu organik bileşikler grubunun önemli bir üyesi olan lipidler. Lipidler, sağlıklı yetişkinlerde vücut kütlesinin yaklaşık %18-25'ini oluşturur ve yapılarında karbonhidratlarda olduğu gibi karbon, hidrojen, oksijen barındırırlar. Ancak hidrojenin oksijene oranı karbonhidratlardakinden daha fazladır.
GÖRSEL - Hidrojenlerin oksijenlere oranı
Lipidlerin ortak bir monomerleri bulunmaz ve birçok lipid suda çözünmez bu yüzden hidrofobik olarak adlandırılır. Hidrofobik olduklarından ötürü yalnızca en küçük yapılı lidipler (yani bazı yağ asitleri) sulu kan plazmasında çözünebilir ve bu sayede taşınabilir.
Kan plazmasında taşınmak adına daha çözünebilir hale gelmeleri gerekir. Bunun için de hidrofilik özellikli proteinlerle bir araya gelirler. Lipid ailesi temelde 5 grupta (yağ asitleri, trigliseritler, fosfolipidler, steroidler, eikosanoidler) incelenir.
GÖRSEL - Steroid hormonu kanda taşıyan protein
Yağ Asitleri
Yağ asitleri en küçük yapılı lipidler arasında yer alır. Lipid sentezi için kullanılabileceği gibi ATP üretimi için beta-oksidasyona da uğrayabilir. Çeşitli yapılara sahiptir. Bu yüzden doymuş ve doymamış olarak temelde iki grupta incelenir.
Doymamış yağlar ise tekli ve çoklu doymamış olarak alt gruplara sahiptir. Aşağıdaki görselde 16 karbonlu doymuş bir yağ asidi olan palmitik asidi görebilirsiniz. Yağ asitlerini detaylı incelediğimiz yazıya gitmek için tıklayın.
GÖRSEL - Doymuş yağ asidi (Palmitik asit)
Trigliseritler
Trigliseritler (TAG) insan vücudunda en çok bulunan lipid türüdür. 3 yağ asidinin gliserole ester bağıyla bağlanması sonucu oluşur. TAG'ler adipoz dokuda (deri altı yağda) depolanır; enerji verme, yalıtım ve koruma sağlama gibi görevleri bulunur.
TAG'lerin yıkılmasına lipoliz adı verilir. Lipoliz sonucu serbest kalan yağ asitleri enerji ihtiyaç duyan bölgelere (örn. kaslara) giderek beta-oksidasyona uğrayarak enerji üretimine katkı sağlar. Diyetle alınan fazlalık makrobesinlerin tamamı adipoz dokuda TAG olarak depolanır. Detaylı yazı için tıklayın.
GÖRSEL - Trigliserit (TAG) sentezi
Fosfolipidler
Fosfolipidler yapısal olarak trigliseritlere benzer ancak bir yağ asidini elektriksel yükü bulunan bir fosfatla değiştirmiş gibi düşünebiliriz. Bu elektriksel yüke sahip fosfat ve yağ asitleri fosfolipidleri amfipatik özellikli yapar.
GÖRSEL - Fosfolipidin yapısı
Bu sayede hücre içi ve dışını birbirinden ayıracak olan hücre zarının çoğunluğunu oluşturan yapı elde edilmiş olur. Hücre zarı çift tabaka fosfolipidden oluşur, bu yapıda bulunan hidrofobik yağ asitleri yağ asitleriyle temas halindeyken hidrofilik fosfat grupları su moleküllerine dönük haldedir. Detaylı yazı için tıklayın.
GÖRSEL - Fosfolipidin hücre zarındaki duruşu
Steroidler
Steroidler birbirine bağlı dört hidrokarbon halkasından oluşan lipid yapılardır. Farklı tip lipidler birbirlerinden yapısal olarak farklılık gösterir. Hidrokarbon halkasına bağlanan fonksiyonel grup ve halkalarda bulunan çift bağların konumları steroidlerde farklılığı sağlayan şeylerdir.
Steroidlere örnek olarak kolesterol, estradiol, testosteron ve D vitamini verilebilir. Bu yapıların insan vücudunda çok önemli rolleri bulunur. Kolesterol hücre zarı yapısına katılır, estradiol (östrojen formu) ve testosteron cinsel fonksiyonların düzenlenmesi için gereklidir, D vitamini ise kemik gelişimine katkı sağlar.
GÖRSEL - Steroid yapılı bazı hormonlar
Eikosanoidler
Eikosanoidler, araşidonik asit adı verilen ve yapısında 20 karbon barındıran yağ asidinden türetilen lipidlerdir. Temelde prostaglandingler, tromboksanlar, lökotrienler olmak üzere üç alt gruba ayrılırlar.
Prostaglandinler hormon yanıtları düzenler, inflamatuar yanıtta rol alır ve akciğer yollarını genişletir. Tromboksanlar damarları daraltır (vazokonstriksiyon) ve trombositlerin aktivitesini sağlar. Lökotrienler ise alerjik ve inflamatuar yanıtlara katılır.
GÖRSEL - Prostaglandinin yapısı
Hücreler arası iletişimdeki görevlerinden ötürü eikosanoidler çok önemli yapılardır. Bahsi geçen fizyolojik süreçler karmaşık ve oldukça detaylı olduğundan bu yazının içeriğinin ötesindedir. Konuya ilişkin detayları merak edenlerin spesifik süreçleri ayrı başlık olarak incelemesi gerekmektedir.
Sonuç olarak; sağlıklı yetişkinlerin vücut kütlesinin %18-25'ini oluşturan, yapılarında karbon, hidrojen ve oksijen barındıran organik bileşiklerdir. Monomerleri bulunmaz ve hidrofobik özellikleri vardır. Kanda taşınmak için taşıyıcı proteine ihtiyaç duyarlar. Yağ asitleri, trigliseritler, fosfolipidler, steroidler ve eikosanoidler olmak üzere 5 grupta incelenirler. Yağ asitleri ATP üretiminde, trigliseritler depolama-koruma-yalıtım sağlamada, fosfolipidler hücre zarının oluşumunda, steroidler büyüme-gelişme-yapı sağlamada, eikosanoidler ise hücreler arası iletişim başta olmak üzere çok çeşitli fizyolojik süreçlerde görev alır.
Konuya ilişkin bilginizi tamamlamak ve kendinize seviye atlatmak için önceki ve sonraki yazılara göz atmayı ihmal etmeyin. Linklere aşağıdan ulaşabilirsiniz.