Dolaşım sistemi, vücudumuzda durmadan sürekli olarak akan kapalı bir sistemdir. Damarlardaki kan akışının sürekliliğini sağlayan şey iki nokta arasındaki basınç farkıdır. Akmakta olan kan ise homojen bir yapıdadır ve temelde 3 özelliği bulunur.
Taşıma
Akciğerlerden dokulara O2 ve sindirim sisteminden vücut hücrelerine besin maddeleri ulaştırmaktan sorumludur. Endokrin bezlerden hedef hücrelere hormonları, üretildikleri dokudan eliminasyon bölgelerine de metabolik atıkları (CO2, üre, ürik asit) taşımaktan sorumludur.
Regülasyon
Barındırdığı tamponlama sistemi neticesinde pH dengesinin korunmasını sağlar. Sürekli olarak dolaşan kan bütün vücut sıvılarını dengede tutar. Kan akışının ısıyı koruyacak veya azaltacak şekilde düzenlenmesiyle vücut sıcaklığının dengesi sağlanır.
Koruma
Kan trombositler ve plazma proteinleri sayesinde pıhtılaşma özelliğine sahiptir. Bu sayede bir yaralanma sonrasında kardiyovasküler sistemden aşırı kan eksilmesi engellenir. Kan içinde sürekli olarak dolaşan lökositler ve çeşitli proteinler vücudumuzu bakteri ve virüs enfeksiyonlarından korur.
GÖRSEL - Kan alım anı
Kanın Kompozisyonu
Kan vücuttan dışarı alınıp incelendiğinde prensipte 2 ana kısımdan oluştuğu görülür: plazma ve şekilli hücreler. Plazma kanın sulu kısmıyken şekilli hücreler kana yoğunluk veren yapıları içerir. Kan plazmasının içinde iyonlar, proteinler ve hormonlar bulunur.
Kanı oluşturan hücreler ise kırmızı kan hücreleri (eritrositler), trombositler ve beyaz kan hücreleridir (lökositler). Eritrositler O2 taşınmasında, trombositler kanın pıhtılaşmasında, lökositler ise enfeksiyonun engellenmesinde görevlidir.
GÖRSEL - Santrifügasyon ve kanın kompozisyonu
"Eritrositler kan hücrelerinin %99'luk kısmını oluşturur."
Kan vücuttan alındıktan sonra şekilli elemanların çökmesi ve plazmanın üstte kalması sağlanır, lökosit ve trombositler ise ikisi arasında ince bir katman oluşturur. Şekilli ve şekilsiz elemanların ayrıştırıldığı bu eyleme santrifügasyon denir. Şekilli elemanların tüpte bulunan bütün kana oranına hematokrit (HCT) denir. HCT birkaç farklı durumdan ötürü önemlidir.
HCT'nin çok yüksek olması kanın yoğunluğunun artması demektir, bu olursa kanın akışkanlığı azalır. Kanın akışkanlığının azalması dokuların oksijene daha geç ulaşmasına sebep olur. HCT'nin çok düşük olması ise başka bir sorun. Eritrositler çok yüksek oranda Hb ile doludur (yazının alt kısmında Hb'ye bakınız). Bu yüzden eritrosit sayısı azalırsa kanın oksijen taşıma kapasitesi düşer.
GÖRSEL - Hematokrit (eritrosit oranı)
"Hematokrit için optimum değer kadınlarda %42, erkeklerde %47'dir."
Sonuç olarak, kanın 3 temel fonksiyonu bulunur. O2 ve CO2 taşıyarak, pH dengesini sağlayarak ve vücudu enfeksiyonlardan koruyarak canlılığın devamını sağlar. Dışarı alınıp santrifüj edildikten sonra plazma ve hücreler (şekilli elemanlar) olarak 2 yapıya ayrılır. Plazma kanın sulu kısmıdır, bu sayede kan akışkan özellik kazanır. Şekilli elemanlar ise farklı görevleri bulunan eritrositler, trombositler ve lökositlerden oluşur. Kan yaklaşık olarak %55 plazma %45 eritrosit şeklindedir. Diğer kan hücreleri toplam kan hacminin %1'lik kısmından daha azını meydana getirir. Eritrositlerin toplam kan hacmine oranına ise hematokrit (HCT) adı verilir. Yüksek HCT kan akışını bozarken, düşük HCT oksijen taşıma kapasitesini düşürür.
Konuya ilişkin bilginizi tamamlamak ve kendinize seviye atlatmak için önceki ve sonraki yazılara göz atmayı ihmal etmeyin. Linklere aşağıdan ulaşabilirsiniz.
SSPS - level up yourself
Bu ve sitemizde yer alan diğer yazılar SSPS spor ve sağlık bilimleri kütüphanesi kaynakları kullanılarak hazırlanmıştır.